18 Mart 2013 Pazartesi

Fulbright Bursu

Bu gün yazımı Fulbright Bursu için mülakata davet edilmenin ve mülakatta yaşadıklarımı anlatmanın hayali ile yazıyorum. Bu gün Fulbright Bursu için başvuru belgelerimi tamamladım ve yarın teslim edeceğim. Aslında yarın yapacağım bu başvuru bir hayalin peşinden koşmaktan başka bir şey değil, belki de sadece hayal olarak kalacak bir hayal "Amerika'da okumak". Her sene binlerce kişinin başvurduğu ve sadece 60 Türk vatandaşına nasip olan bu burs benim hayalim için tek yol. Bu zamana kadar elimden geleni yaptım bundan sonrası kısmet diyorum. Şimdi ilerde bu bursa başvurmak isteyebilecekler için bir kaç ipucu vermek istiyorum.
-Sizi böyle uçuk bir hayal için bile destekleyecek arkadaşlara sahip olun.
-Öyle asistanlarınız olsun ki en yoğun zamanlarında sizinle oturup motivasyon mektuplarınızı kontrol etsin, sizi cesaretlendirsin.
-Öyle bir okulda okuyun ki ingilizce yazılarınızı kontrol ettirebileceğiniz bir ofisi olsun.
-Öyle bir bölümde okuyun ki, ders aldığınız profesörler size isminizle hitap etsin, referans mektubu istediğiniz de  "tabi ki" desin.
-Arkanızda öyle biri olsun ki, 2 sene ayrılığı göze alsın "Hayallerinin peşinden git" desin.
-Öyle bir aileniz olsun ki yıllardır okumanız için hiç masraftan kaçınmayan ama artık üniversite de bitiyor rahatlayacağız diye düşünürken ben master yapacağım diyen kızına "Senin kararın, biz arkandayız ".desin.


"Umut fakirin ekmeğidir:)"

5 Mart 2013 Salı

Mutlu bir son

Olumsuz sonuçlanan 2 mülakatımdan sonra sonunda iyi bir haber geldi ve Garanti Bankası-Talent Camp' e katılmaya hak kazandım. Şimdi dönüp bu mülakatımla başarısız geçen 2 mülakatım olan Deloitte-International Student Business Forum ve FinansUP mülakatlarını karşılaştırdığımda aslında bende değişen çok da bir şey olmadığını fark ettim ve şu sonuca vardım:' başarılı ya da başarısız mülakat yoktur sizi arayan ya da aramayan firma vardır' Belki bu düşüncenin arkasına sığınarak içimi rahatlatıyorum belki de bu başarısızlıklarımla kendime olan güvenimi kaybetmemeye çalışıyorum bilemiyorum:)
Talent Camp' e katılmak isteyenler için bir kaç tavsiye vermek istiyorum. Bu kampa başvurmadan önce ben bir bankada ne yapabilirim diye bir düşünün derim. Çünkü Garanti Bankası bu kampı her ne kadar öğrenciler için yapıyor olsa da, bu kampa katılan insanların kafasında bir gün Garanti'de çalışır mıyım sorusunun olmasını istiyor bence. Bizler bu tür programlara her ne kadar kendimizi geliştirmek için katılıyor olsak da,   firmaların bu tür organizasyonları kendilerine uygun çalışanları şimdiden tanımak için düzenlediklerini düşünüyorum. Eğer bu kampa katılmak istiyorsanız mülakat günü size verilen formda sorulan 'hangi sektörlerde çalışmayı düşünüyorsunuz' sorusuna bankacılığı eklemeyi unutmayın. Bir de mülaktta sosyal yönlerinizle başarılarınızı, akademik hayatınızı dengeli bir şekilde anlatmaya çalışın derim. Özellikle yurt dışında bir etkinliğe katıldıysanız bununla ilgili ayrıntılı sorulara hazır olun, bu etkinliğin size ne kattığını iyi düşünün. Son olarak da geleceğe dair planlarınızla bu kampın örtüşüp örtüşmediğini bir daha düşünün. Hayatınız boyunca her gün yeni bir şeyler öğrenmek, kendinizi geliştirmek istiyorsanız Garanti Bankası'nın aradığı siz olabilirsiniz.
Unutmayın ki tecrübe her alanda olduğu gibi mülakatlar konusunda çok önemli. İlgilenmediğiniz bir şirket olsa da tecrübe kazanmak için başvurun ve mülakatına katılın derim.

3 Mart 2013 Pazar

13. Yönetim ve Mühendislik Günleri-ODTÜ

Bu hafta sonumu ODTÜ KKM'de düzenlenen 13. Yönetim ve Mühendislik Günleri'nde geçirdikten sonra 3 senedir bu etkinliğe katılmamanın pişmanlığını yaşadım. Birbirinden değerli katılımcılarıyla ve organizasyonuyla  beni şaşırtan bu etkinlik için ODTÜ Verimlilik Topluğuna teşekkür ediyorum. Aslında bu etkinliği benim için özel ve önemli yapan şey etkinliğin açılış konuşmasını yapan değerli hocamız ve yeni bölüm başkanımız Murat Köksalan'ın anlattıkları oldu. Üniversitenin nasıl bir ortam olduğunu anlatmak isteyen hocamız sıkı yönetim zamanında Cahit Arf, Uğur Ersoy ve Genelkurmay Başkanı arasında geçen şu konuşmayı paylaştı bizimle(olay Uğur Ersoy tarafından TÜBİTAK için yazdığı yazıda şöyle anlatılıyor);

  '' Genelkurmay Başkanı'nın odasına girdiğimizde biraz şaşırdık. Oda, üç dört yıldızlı generallerle doluydu. Parti başkanlarına yaptığımız gibi, ODTÜ'deki sorunu genel çizgileri ile özetledik ve hareketimizin kesinlikle siyasi bir niteliğe sahip olmadığını vurguladık. Konuşmam bittiğinde oda derin bir sessizliğe bürünmüştü. Bu sessizliği Genelkurmay Başkanı'nın tok sezi bozdu:
"Hocam, benim anlayamadığım bir husus var. Bizim de üniversitemiz var: Harp Okulu. Orada hiçbir disiplinsizlik yok, çıt çıkmıyor. Sizde boyuna sorun çıkıyor. Bunu anlamakta güçlük çekiyorum".
Ne söyleyeceğimi şaşırmıştım. Verilecek yanıt belliydi; ama bu yanıt Genelkurmay Başkanı'nı gücendirebilirdi. Bunu da kesinlikle istemiyorduk. Ne yapacağıma karar verememenin sıkıntısını yaşarken Cahit Hoca yardımıma yetişti.
"Uğur, Sayın Başkan'ın bu sorusuna ben yanıt vereyim. Paşam önce bir soru sorayım size. Harp Okulu'nda öğrencilere ne öğretilmesi gerektiğini biliyor musunuz?"
"Elbette biliyoruz," diye yanıt verdi Başkan. Cahit Hoca son derece sakin, gülümseyerek devam etti.
"Bakın Paşam, sorun buradan kaynaklanıyor. Biz öğrenciye ne öğreteceğimizi tam olarak bilmiyoruz. Daha doğrusu emin değiliz. Eğer öğreteceğimiz her şeyden emin olsaydık, o zaman orası üniversite olmazdı. Üniversite, tartışarak gerçeklerin arandığı bir kurumdur. Tartışma olan yerde de sorun çıkması doğaldır Paşam".
 Bu etkinlikte okulumun öğrencileriyle ve hocalarıyla bir kez daha gurur duydum.

Referans
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bdergi/ozel/arf/ersoy.html